1980’li yıllarla birlikte Türkiye’ye giren yabancı sermayede yüzde 20’lere ulaşan oranda bir paya sahip olan Arap sermayesi son beş yılda yüzde 6’lara geriledi. ANAP iktidarları döneminde uygulanan iktisat politikaları ve mevzuat teşvikleri ile önemli bir atağa geçen Arap sermayesi, resmi politika Türk-İslam sentezi ile de kendine güvenli bir alan bulmuştu. 1992’de 16 İslam ülkesine ait 491 firma Türkiye’ye 544.3 milyar lira sermaye getirdi.
Ekonomi Servisi – 1980 sonrası uygulanan iktisat politikalarının etkisiyle Türkiye’ye gelen yabancı sermaye içerisinde önemli bir paya sahip olan “Arap sermayesi” son beş yılda görece bir durgunluk içine girdi.
1975 yılında tek bir İslam ülkesi firması Türkiye’ye yabancı sermaye girişinde bulunurken 1983 yılında 8 İslam ülkesine ait 17 firma 12 milyar 313 milyon lira sermaye getirmişti. 1992 yılının 8 aylık rakamlarına göre 16 İslam ülkesine ait 481 firma 544 milyar 342 milyon lira sermaye getirdi. Ancak Arap sermayesinin toplam yabancı sermaye içindeki payı değerlendirildiğinde 1983 yılında yüzde 20,03 olan oran, 1992’de yüzde 6,77’ye geriledi.
12 Eylül askeri darbesinden sonra, ANAP hükümetinin dışa açık ekonomik model çerçevesinde, yabancı sermayenin girişine yönelik teşvik ve düzenlemeler yapması ve resmi ideolojinin Türk-İslam sentezi doğrultusunda gelişim göstermesi, yabancı sermaye girişinde Arap sermayesine özel bir önem kazandırmıştı. 1983 yılında faizsiz bankacılık uygulayan özel finans kurumlarına izin verilmesi de bu akışı hızlandırmıştı.
Arap sermayesinin Türkiye’ye gelişim trendine ilişkin değerlendirmede bulunan İslam Kalkınma Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısı Osman Osman, son dönem sermaye akışındaki gerilemeyi dünya ekonomisi ve uluslararası para piyasalarındaki olumsuz gelişmelere bağladı. 1980 sonrası süreçte İslam ülkelerinin Türkiye’ye önemli oranda sermaye getirdiğini vurgulayan Osman, bunun biraz da Türkiye’nin bilinçli tutumundan kaynaklandığını söyledi. Özellikle Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuzluklardan kurtulma yolunda İslam ülkelerine ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Osman, “Ekonominizin gerekleri bunu dayattı ve İslam ülkelerine muhtaç oldunuz” diye konuştu. Osman, İslam Kalkınma Teşkilatı gibi oluşumların, uzun süreçte Türkiye’ye gelecek Arap sermayesinde önemli etkisinin de olabileceğini kaydetti.
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Yardımcısı Yavuz Ege de Türkiye’ye gelen Arap sermayesinin dışa açılma politikasından ayrı düşünülmemesi gerektiğini belirterek, “Ancak tabii ki bu ülkelerle aramızda önemli bir yakınlık var. Bu coğrafi olarak da böyle. 1980 sonrası oluşturulan karşılıklı güven ve Türk ekonomisine olan güven var.” dedi. ANAP iktidarları döneminde Arap sermayesinde artış olmasının “bir tercih” sorunu olduğunu belirten Ege, son yıllarda bir gerileme olmasına karşın, İslam ülkelerinin Türkiye’ye olan ilgisinin giderek artacağını söyledi.
Arap sermayesinin gelişim trendi
1972 yılından 1980 yılına kadar İslam ülkelerinden bir tek Kuveyt firmasının yabancı sermaye yatırımı yaptığı Türkiye’de, Arap sermayesi 1980’li yıllarla birlikte atağa geçti. 1980’e kadar toplam yabancı sermaye içindeki payı yüzde 3’ler civarında olan İslam sermayesi 1981 yılında önemli bir sıçrama yaparak 2 milyar lirayı geçerken toplam içinde de yüzde 10’luk bir paya ulaştı. Türkiye’de bu tarihte 6 ülke ile temsil edilen İslam sermayesi 9 firma ile yatırımlarını yürüttü. Özellikle İslam devlet bankalarının oluşturduğu konsorsiyum Arap sermayesinin gelişinde etkin oldu. 1982 yılında 50 milyara yaklaşan toplam sermaye içindeki payı 7 milyarı geçen Arap sermayesi yüzde 16.75’lik bir düzeye erişti. 1983 yılında Arap sermayesi toplam içindeki payı açısından yüzde 20’leri aşarken ülke ve firma sayısı da giderek arttı.
Bu süreçte yaşanan en önemli gelişmelerden biri ise Türkiye’ye gelen Arap şirketlerinin öz sermayelerinin içindeki yabancı sermaye etkinliklerinin artması oldu. Bu oran 1975’li yıllarda yüzde 40’lar düzeyinde iken 1980 sonrası ve 1992’ye kadar uzanan zaman diliminde yüzde 60’larda seyretti. Bir anlamda Arap sermayesi Türkiye’ye yatırım yaparken oluşturduğu ortaklıklarda söz yetkisini de elinde bulundurmayı seçmişti.
1988 yılına dek toplam yabancı sermaye içinde Arap sermayesinin payı yüzde 15’lerin üzerinde gerçekleşti. Firma ve ülke bazında artış yaşanmakla birlikte 1988 ve 1989’da yüzde 10’lara gerileyen Arap sermayesi, 1990’lı yıllarla birlikte yüzde 6’lar düzeyine geriledi. 1992’nin sekiz ayı itibarıyla 16 İslam ülkesine ait 491 firma 544 milyar 342 milyon lira sermaye getirdi.
Türkiye’ye gelen Suudi Arabistan sermayesinin ise vazgeçilmez bir ağırlığı gözleniyor. Yalnızca Suudilerin getirdiği sermaye 1992’de tüm Arap sermayesi içinde yüzde 31’lere ulaşıyor. Şirket bazında değerlendirildiğinde, İran ve Suriye’nin önemli bir üstünlüğü bulunuyor. İran’ın 193, Suriye’nin 94 firması var.