Metin Sever- GÜNDEM
Dönem dönem Kürtçe yayın, Kürtçe televizyon tartışmaları gündeme geliyor. Ancak yıllardır gelişimine izin verilmeyen Kürtçenin sorunları orta yerde duruyor. Kürt aydınları çeşitli boyutlarda bu sorunları tartışıyorlar. Biz de Kürtçenin sorunları üzerine “Kürtçe Gramer” ve “Kürtçe Öğrenme Metodu” kitaplarının yazarı Feqi Hüseyîn Sağnıç ile konuştuk.
- Kürt dilinin fonetiğine uygun bir yazı dili nasıl oluşabilir?
Feqi Hüseyîn: Bilindiği gibi Kürt dilinde ses uyumu yoktur. Her dilin kendisine uygun bir imlası olduğu gibi Kürt dilinin kendisine uygun bir imlası vardır. Bu imlanın dikkat edilmesi gereken bazı noktaları şunlardır: Kürtçede mükerrer harf, yani Arapçadaki şedde yoktur. Yabancı dillerden Kürtçeye giren kelimelerde mükerrer harf olabilir. Bu durumda da bu kelimeler Kürtçe fonetiğine göre şekil almak zorunda kalır. Örneğin; mükemmel kelimesinde bulunan mükerrer ‘m’ harfi Kürtçede yazıldığında bir ‘m’ gider mükemmel şeklinde yazılıp okunur. Her ne kadar bazı yazarlarımız Kürtçe olan ve “çok” anlamına gelen “Pır” kelimesinin “r”si kalın olmasından dolayı iki “r” yazılıyorsa da bu yanlıştır. Kürtçe yazı imlasına uygun değildir, bunlardan sakınılması gerekir. Celadet Bedirxan da Kürtçede kalın seslerle yazılan kelimelerde mükerrer harf kullanılmasına karşı çıkmıştır. Zira kalın sesli harflerimiz yalnız kelimelerin sonunda değil ortalarına ve başlarına da gelir. Oysa dünyanın hiçbir dilinde mükerrer harf kelimelerin başına gelmez. Bir de Türkçenin ve Arapçanın tersine Kürtçede iki sessiz harften başlayan kelimelerimiz var olduğu gibi üç sessiz harften başlayan kelimelerimiz vardır. Bu ve bunlara benzer kurallara dikkat edilerek Kürtçe dilbilgisi tekniğini de kullanmak şartıyla Kürtçe diline uygun bir yazı dili oluşabilir.
- Kürtler uzun süre Arap, Fars ve Türklerin egemenliğinde olduklarından bu dillerden etkilenmişlerdir. Bu dillerden hangisi Kürtçe üzerinde etkili olmuştur? Kürtçe yüzyıllardan beri egemenlik altında olmasına karşın özgün yapısını koruyabilmiş midir?
Feqi Hüseyîn: Dilbilimciler dilleri iki esasa üzerinde incelerler. Bunlardan birisine kelime haznesi diğerine de dilin tekniği denir. Dillerin birbirlerinden etkilenmeleri kelime haznesi yönünde olur. Çünkü kelimeler bir dilden öbür dile rahatlıkla geçebilir. Geçtiği dilin kelimelerini düşürerek yerini alması olağan sayılır. Kürtçe ile Farsça Hind-Avrupa dil ailesine ve Ariyani (İrani) dil grubundan olduğu için aynı menşeye dayanmaktadır. Onun için müşterek kullandıkları birçok kelimeler mevcuttur. Ancak bu kelimelerin hangi menşeden geldikleri, kullandıkları bu kelimelerin hangilerini sonradan birbirlerine verdikleri ve hangisinin diğerine verdiğini bilmek ağır bir inceleme konusudur. Bunu bir gazete röportajında belirtmek mümkün değildir.
- Kürtler genelde üç alfabe kullanıyor. Latin, Arap ve Kiril sizce hangi alfabe esas alınmalı. Bugün ağırlıklı olarak kullanılan Latin alfabesi Kürtçeye cevap verebiliyor mu?
Feqi Hüseyîn: Bilindiği gibi Kiril alfabesi öteden beri Rusların kullandığı bir alfabedir. Yerleşik alfabe olmasına rağmen Sovyet Sosyalist Birliği’nde Kürtçenin ilk yazılışında bu alfabe değil Latin alfabesi kullanılmıştır. Şimdi ise orada bulunan Kürt aydınlarca Kiril alfabesinin Kürtçeye uymadığı nedeniyle Latin alfabesine dönme çabaları var.
Çivi yazısı tipindeki yazılar ihtiyaca cevap vermediği sıralarda dünya halkları alfabe araştırmasına geçtiler. Bu arada Kürtler de Kürt alfabesi denilen bir alfabe icat ederek yazmaya başladılar. “Pirtûka Reş” (Kara Kitap) bu alfabeyle yazıldığı gibi Zendavestan’ın da ilk yazılışı bu alfabeyledir. Bu alfabe İslamiyet’e kadar Kürtlere hizmet etmekle beraber bugün de Kürt Yezidiler mukaddes yazılarını bu alfabeyle yazmaktadırlar. Adı geçen alfabeden esinlenerek Kufi alfabesi icat edilmiştir. İslamiyet’in zuhuru sırasında Kufi alfabesinden yararlanılarak Arap alfabesi yapılmıştır. İslamiyet’in ilk çağında bütün yazışma Kerim ile Osman zamanında ilk nüshalandırılmış “Kur’an”lar bu alfabeyle yazılmıştır. Ancak Arap alfabesinin Emeviler zamanında kullanılmakta olduğunu görüyoruz. Kürtler ise Abbasiler zamanında Arap alfabesini kullanmaya başlamıştır.
Arap harflerinden yapılan Kürt alfabesi her ne kadar Kürt seslerini kapsayan bazı harfler ve işaretlerle düzeltilmişse de Kürtçeyi tam karşılayamamaktadır.
Celadet Bedirxan tarafından Latin harflerinden yapılan Kürt alfabesi Kürtçeye en uygun alfabedir. Bu alfabe “I”nın üzerine konulan noktanın dışında kalanlar alfabe kuralına uygun olduğu için bugünkü Kürtçeye uygundur. “I”nın üzerine konulan noktada ses kuralına değil alfabenin biçimine aykırıdır.
- Kuzey ve Güney farklılaşması var. Bu farklılaşma hangi yönden ve nasıl giderilecek? Bildiğim kadarıyla Kuzey Kürtçesi daha eski ama ilkel bir konumda. Güney Kürtçesi ise çok değişime uğramış.
Feqi Hüseyîn: İslamiyetten sonra ilk yazıya geçişi Kuzey Kürtçesiyledir. Yezidilerin mukaddes kitabı e bütün Kürtlerce de eskiden beri mukaddes sayılan “Pirtûka Reş” ve “Mecilla” da Kuzey Kürtçe şivesiyle yazılmıştır. Kürtlerin divan edebiyatı olan Baba Tahirê Lori’nin divanını saymazsak elimizde bulunan diğer divan edebiyatı kitapları ilk olarak Kuzey şivesiyle yazılmıştır. Bu kitaplar Aliyê Harîrî, Feqiyê Teyran, Melayê Cizîrî, Ehmedê Xanî ve benzerlerinin divan ve diğer kitaplarını saymak mümkündür.
Eskiden beri Kürdistan’da tedrisat yapan dini medreseler ağırlıklı olarak Kuzey Kürtçesiyle ders vermiştir. Kuzey Kürtçesiyle yazılan edebi eserlere benzer eserler Güney Kürtçesiyle yazıldığı çok sonradan görülmektedir. Kuzey Kürtçesiyle konuşanların sayısı Güney Kürtçesiyle konuşanların sayısından çok daha fazladır.
Ancak birinci cihan savaşı sonrasında yani Kürtistan’ın emperyalist paylaşımından sonra Güney Kürdistan İngiliz emperyalizminin elinde kaldı. Emperyalistlerin kendine özgü usulü olan sömürgeleştirdikleri yerlerde okul açma yöntemi Güney Kürdistan’a da uygulanmıştır. Yani Güney şivesiyle ilk başta ilkokul ve sonra ortaokul daha sonra da liseye devam edilmiştir. 1958 askeri darbeden sonra aynı şive ile üniversite bile açılmıştır. Böylelikle Güney şivesinin gelişerek yenileşerek ve bugünkü ihtiyaca cevap verecek yeterliliğe sahip olduğunu söyleyebilirim.
Kuzey Kürdistan’da yaşayan halk ise kendisi gibi teknolojiden ve medeniyetten geri kalmış bir ülkenin egemenliğinde bırakılmıştır. Bu yüzden Kuzey Kürdistan bilimde, sanatta ve edebiyatta hiçbir ilerleme kaydedememiştir. Soruda geçen farklılaşmanın giderilmesi ise aynı seviyede okulların açılıp geliştirilmesiyle kitle iletişim araçlarının süratle işleve sokulmasıyla mümkün olacaktır.
- Zazacanın-Kürtçeden bağımsız bir dil olduğu görüşü var ne diyorsunuz?
Feqiye Hüseyîn: Aile olarak baktığımızda Kürtçeyi Hint- Avrupa dil ailesinde görmekteyiz. Dil gruplarını ele aldığımızda Kürtçeyi Ariyeni ya da İranı grubunda buluruz. Lehçelere indiğimizde Zazacanın biçimi yapımı ve çekimi itibariyle Kürtçenin lehçeleri içinde bulunduğu açıkça görülmektedir. Bu konuda dünyada kabul edilmiş bir gerçek vardır. Bir fert ya da toplum baskıya ve baskı niteliğinde menfaate dayanmaksızın kendisini hangi ulustan sayıyorsa o ulustandır. Bu kaideye uygun olarak Zazalar da kendilerini Kürt ulusundan saymaktadırlar. Yakın zamanlara kadar Zazacanın Kürtçenin bir parçası olduğu Zazaların da Kürt olduğu tartışma konusu kabul edilmezken bu son zamanlarda bilimden yoksun bir şekilde ortaya atılan bu iddia acaba Kürdistan’da yine bir emperyalist paylaşıma mı gidiliyor sorusunu getiriyor akla.
- Lehçe sorununu nasıl halledeceksiniz?
Feqi Hüseyîn: İleride bu konuya nasıl bakılacak şimdiden kestirmek biraz zordur. Bu lehçeler geliştirildikçe birbirlerine yaklaşacaklarına şüphem yoktur. Çünkü aynı tekniğe bağlı aynı çekim ve kelime haznesine sahip bu lehçelerin gelişmeleri ile bağlanmaları çok olağandır.