RAGIP ZARAKOLU- Özgür Gündem
1492 insanlık tarihinde bir dönüm noktası. Büyük keşfin, yeni dünyanın zapt edilmesinin, tarihteki en sürekli yağma, talan ve zulmün başlangıç yılı. İspanyol fatihlerinin torunları keşif efsanesinin 500’üncü yılını gösterişli bir biçimde kutlamaya hazırlanırken, kıtanın eski sahipleri ve daha sonraki kölelerinin torunları ise sömürgeciliğin, soykırım ve zulmün 500. yılını protesto etmeğe hazırlanıyorlar.
Canlı tartışmalar sırasında sömürgeciliğin tarihi ve kapsamı da gündeme geliyor. Birçok toplumun sömürgecilik olgusunu farklı zaman boyutlarında, farklı biçimlerde ve kimisinde geç bir dönemde yaşadığına işaret ediliyor.
Sömürgecilik kavramı aslında Türkçe’de yanlış bicinde “sömürmek” kavramından türetildiği için, abes ve aptalca tartışmalara da yol açıyor. “Kim kimi sömürüyor?” ya da “Kim kimin sömürgesi?” veya “Kürdistan sömürge olabilir mi?” türünden sorularla abesle iştigal olunuyor.
Bir devletin uyruklarını başka bir ulusun yaşadığı topraklarda iskan etmesi, yönetimi ele alması, halkını köleleştirmesi, her türlü zenginliklerini yağmalaması ve kendi doğal evrimini engellemesi olgusunu, batıda kullanılan “kolonyalizm” kavramı ya da bunun Osmanlıcası “müstemlekecilik” daha iyi ifade ediyor.
Sömürgecilik, kendi coğrafyaları içinde kendi toplum biçimleri ile yaşayan insanların bedenlerine el koyar. Onları köleleştirir. Batıda sömürgeciliğin tarihi aynı zamanda köle ticaretinin iğrenç tarihi olmuştur.
Ve sömürgecilik, insanların ruhuna el koyar. Yani dünya ile ilişkisini sağlayan dilini yok eder. Onu dilsizleştirir. Finlandiyalı dilbilimci Dr. Tove Skutnabb Kangas’a göre sömürgeciliğin, insanı köleleştirmenin en korkunç biçimi budur. Yani insanın ruhuna, yani insanın anadiline el konulmasıdır.
Sömürgeciler bunun için sömürge halklarının anadillerini yasaklarlar. Yasaklamazlarsa doğal gelişimini engellerler. Eşit statü tanımazlar. Konuşulmasını serbest bıraksalar, kültür dili olarak, yazı dili olarak kullanılmasını, eğitimin yapılmasını engellerler. Çünkü egemenliğin ana iletişim aracı dildir.
Amerika kıtasının yerlileri “gemilerle zincirlerimiz geldi” diyor. Ve bu zincirlerin en güçlüsünü, en zor çözülenini “kelimeler” oluşturdu. İnsanın özgürleşmesinin ilk adımı; bunun için ruhun özgürleşmesinden, dilin özgürleşmesinden, kelimelerin özgürleşmesinden geçiyor.
Dili özgürleşen “köle” zincirlerini kırar.
Ragıp Zarakolu