Mehmet Oğuz
Türkiye’yi emanetçiler ve mirasçılar yönetiyor.
Ve eski emanetçiler ile mirasçıların yapacakları bitince, yerleri anında dolduruluyor.
Emanet bırakmak ve miras devretmek için de, ilginçtir Türkiye’de ya resmi ideolojiyi daha da keskinleştirmek ya da yine resmi ideolojiden, devede kulak da olsa, toplumun statükoya alıştırılmış olmasından dolayı, “vallahi yiğit adammış!” dedirtecek kopuşlar gerçekleştirmek gerekiyor.
Cumhuriyet’in ilanından beri bu aşağı yukarı böyle olmuştur.
Bugün de durum böyle ve 1993’e girmeye hazırlanırken, aynı yarış kuralları ve hedeflere doğru yeni kulvarlar açılıyor!
Cindoruk aktif siyasete dönüyor
TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un, DYP içinde, başta Şahinler grubuyla birlikte yüzden fazla milletvekilinin desteğine sahip olduğu ve aktif siyasete geri dönüş hazırlıkları içinde bulunduğu ifade ediliyor.
Ama bu kez emanetçi olarak değil!
Cindoruk, sahici DYP Genel Başkanlığı’na soyunuyor.
Bu çerçevede DYP’deki Şahinler’in kabine de değişiklik taleplerini zaman zaman Cindoruk’a ilettikleri, Cindoruk’un da bu taleplere sıcak baktığı ve genel başkanlığa giden yolda etkili bir taktik olarak gördüğü dile getiriliyor.
Başta CMUK olmak üzere çok sayıda hükümet uygulamasından rahatsızlık duyan ve azımsanmayacak bir sayıya ulaşan DYP’lilerin alternatif olarak Hüsamettin Cindoruk’u görmeleri de, yasaklı bulunduğu dönemde Demirel’e genel başkanlık koltuğunda emanetçilik yaparken sergilediği “ilkelere bağlılığı, cesareti ve sadakati”nden kaynaklanıyor.
Söz konusu DYP’lilerle Meclis Başkanı Cindoruk’un görüş birliğine varmalarında en önemli etken ise, aynı bakanları topun ağzına koymaları olarak gösteriliyor.
Kim bu bakanlar?
İsmet Sezgin, Ömer Barutçu, Ersin Faralyalı ve Cavit Çağlar...
Ancak Cindoruk, harekete geçmek için üç şeyi bekliyor:
Bütçe görüşmelerinin bitmesi, Özal ile Demirel arasındaki buzların erime seyri, Son olarak da, ANAP ve DYP içindeki gelişmeler...
Hüsamettin Cindoruk ve kendisini destekleyen milletvekillerinin, bütçe görüşmelerinin ardından atağa geçerek, Demirel’i kabinede değişikliğe zorlayacak ve bunun gerçekleşmemesi halinde Cindoruk’un genel başkanlığını gündeme getirecekler.
Ancak sorun tabii kabinede değişiklik ile bitmiyor. Demirel’in bu değişikliği yapmaması halinde Cindoruk’a yakın milletvekilleri “Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Cindoruk” formülünü gerçekleştirmek için yeni yeni taktiklere başvuracaklardır.
Çünkü, Demirel’in özellikle parti içi eleştirilere sessiz kalması, DYP’lilerce “artık yaşlandığı, karizmasını kaybettiği ve Çankaya’ya çekilmek istediği” şeklinde değerlendiriliyor.
Cindoruk’un kafasındaki de bu.
ANAP, DP ve Menderes
ANAP’ta da yaşanana çalkantı, 30 Kasım tarihinde yapılacak olan Olağanüstü Kongre’ye doğru daha da büyürken, görünen o ki, kim baskın gelirse gelsin, kongrenin galibi ya Menderes ya da Bayar, yani mirasçılar olacak.
Çünkü, kongrede tüzük değişikliği Mesut Yılmaz’ın istediği gibi kabul edilir ve Özal’ın emanetçisi Mehmet Keçeciler liderliğindeki muhalif grup seçimli kongre için gerekli 536 imzayı bulamazsa, muhalif grubun, yine Özal’ın aktif siyasete dönüşünü sağlaması suretiyle, sağda yeni bir parti kurma çalışmalarını sürdüren Aydın Menderes’le birlikte hareket etmesi bekleniyor.
Yaklaşık 70 milletvekilinin desteğine sahip olan Yılmaz ve ekibinin de, Keçeciler ve ekibinin seçimli kongre için yeterli imzayı bulmaları halinde ya DP’ye geçecekleri, ya da ayrı bir parti kurarak, ana muhalefette kalmayı amaçladıkları öne sürülüyor.
Yani ANAP’ta kazanan Bayar (Celal Bayar’ın kızı ve DP’nin muhtemel genel başkanı Nilüfer Gürsoy Bayar), ya da Menderes (Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes) olacak.
SHP-CHP cephesi
Bu arada, koalisyondaki çatlak seslerin sadece DYP’den değil, SHP’den de geldiğini hatırlatalım.
SHP’liler, bir yandan iktidarın sefasını sürerken, bir yandan da İnönü’yü (İsmet İnönü’nün oğlu) Demirel’in fazlaca etkisinde kalmakla suçluyorlar. Çünkü, kendilerini sosyal demokrat olarak gören bu SHP’liler, DYP’den, yani “sağ”dan farklı politikalara sahip olduklarını öne sürüyorlar.
Yine Türkiye’de “sosyal demokratlar”ın diğer partisi olan CHP’de de işler iyi gitmiyor. Büyük bir şatafatla siyasi hayata dönen ve kısa bir süre içinde Meclis’te grup kuran CHP’de, yine aynı hızla çözülmeler de başladı.
CHP’de de içine girilen çalkantı süreci, “bağımsız” ve “sol” bir politika oluşturamama ve Genel Başkan Deniz Baykal’ın bazı kararlarda arkadaşlarının görüşünü almama eğilimine girmesiyle başladı.
Oysa, SHP’de iken en çok “kollektivizm”, “bağımsız politika” ve “sosyal demokrasiye uygunluk”tan söz ederlerdi.
Baykal da, kendini CHP’nin mirasçısı olarak ifade ediyor.
Yeni kulvarlar
Sonuç olarak, Türkiye’de 1993’e girmeye hazırlanırken, aynı yarış kuralları ve hedeflere doğru yeni kulvarlar açılıyor!
Özal-Demirel-İnönü
Cindoruk-Yılmaz-Baykal
Bu arada, DP’nin Yılmaz’ın kongreyi kaybetmesi durumunda 2’nci kulvarda, Aydın Menderes’in de, Keçeciler’in kaybetmesi durumunda 1’inci kulvarda yarışması bekleniyor.
Cindoruk, Demirel’i Çankaya’ya itmeye, Yılmaz, Özal’ı Çankaya’da tutmaya, Özal da, Başkanlık yolunu açmak için başbakan olmak suretiyle iktidara yakın bir ANAP oluşturmaya çabalıyor.
Dolayısıyla,
Türkiye’yi emanetçiler ve mirasçılar yönetiyor.
Emanet bırakmak ve miras devretmek için de, ya resmi ideolojiyi daha da keskinleştirmek, ya da yine resmi ideolojiden, devede kulak da olsa, kopuşlar gerçekleştirmek gerekiyor.
Cindoruk buna aday mı?