Erkavim Yıldırım
Sorunu temeline inmeden, nedenlerini araştırmadan yalnızca olayların sonucuyla ilgilenen yapımcılar, sanki bu tür insanların aradan çıkartılmasıyla olayların duracağına, Türkiye’ye demokrasinin geleceğine inanırlar. Problemin sistem sorunu olduğunu biliyorlar veya bilmiyorlar. Bildiklerini varsaydığımızda bunu sakladıklarını, olayları bireye indirgediklerini görürüz, bu tehlikelidir. Bilmediklerini düşünürsek bu tür yapımları yapanlar daha da tehlikelidir çünkü bunu bilmeyen insan daha fanatik ve tutucu olacağından olaylara yanlış yaklaşacaktır.
Yalnızca zaman geçirmek, içeriği, mantığı ve anlatım biçimi olmayan soap-opera’lar ve hiçbir işe yaramayan zorlama çekilmiş dizi ve filmlerin yanı sıra TV’lerde yayınlanan programlşardan bazıları da “haber programları”dır. Çarpıcı(!), görüntüler, üstü açılmamış(!) konular, gizli kameralea, faka bastırma, telefon dinleme bu tür programların biçim ve içeriğini oluşturur. 1970’li yılların sonlarında TRT’de başlayan haber programlar araştırmalara göre en çok izlenen yapımlar arasında. Yapımcılar programlarda genelde büyüklerin (büyük hırsızlık, büyük dolandırıcı...) üstüne gittiklerini, bunların teşhiriyle artık bu tür işlerin yapılmayacağına inanıyorlar. Çalıp çırpmanın, dolandırılmanın genel ahlak ilkesi olduğu Türkiye’de bu tür yapımlarda, yapımcılar insanları teşvik ederek yöntemleri öğretmiş oluyorlar. (Bu olayın başka bir yanı.)
Sorunu temeline inmeden, nedenlerini araştırmadan yalnızca olayların sonucuyla ilgilenen yapımcılar, sanki bu tür insanların aradan çıkartılmasıyla olayların duracağına, Türkiye’ye demokrasinin geleceğine inanırlar. Problemin sistem sorunu olduğunu biliyorlar veya bilmiyorlar. Bildiklerini varsaydığımızda bunu sakladıklarını, olayları bireye indirgediklerini görürüz, bu tehlikelidir. Bilmediklerini düşünürsek bu tür yapımları yapanlar daha da tehlikelidir çünkü bunu bilmeyen insan daha fanatik ve tutucu olacağından olaylara yanlış yaklaşacaktır.
Fanatik ve tutucuları şimdilik bırakıp, bu olumsuzlukların sistemden kaynaklandığını bilip saklayan ve olayları bireye indirgemeye çalışanlara bakalım. En önemli yapımcı Uğur Dündar’dır. 1943’te İstanbul’da doğan Dündar, Vefa Lisesi ve İ.Ü. Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdikten sonra İngiltere, ABD ve Almanya’da çeşitli okul ve kurslarda televizyonculuk eğitimi aldı. 1978’de İstanbul Televizyonu Haber Müdür oldu. TRT’ye hazırladığı programlarla adını duyuran Dündar bir süre de Hürriyet Gazetesi’nde “Halkın Avukatı” köşesini yönetti. Şimdi özel TV’lerin birçoğunda haber program yapıyor ve bunların içinden “Arena” programının sunucusu.
Dündar, TRT’de başlattığı “haber-magazin” programlarını popülizm üzerine, oturtarak çok erken ünlendi. Yaptığı programlarda bazı kişilerin üstüne giderek onların yerinden olmasına neden oluyordu. Halk bu tür yapımlardan hoşlandı. Ancak programlar çıkış amacına ulaşamıyordu. Yani demokratikleşme, özgürleşme vs. Yerinden edilen kişinin yerine gelen kişi de bir süre sonra gidene benziyordu. Dündar da farkındaydı, halkın neyi istediğini biliyordu. Halk ulaşamadığı, kendinden üstün gördüğü ve kıskandığı insanların harcanması karşısında “arınıyordu”. Dündar onların yerine bürokratları, dolandırıcıları vs... alaşağı ediyordu(!). Artık halkın bir şey yapmasına gerek yoktu. Çünkü onların avukatı, onların yerine düşünüyor ve eylemlerde bulunuyordu.
Türkiye halkları Robin Hood’unu yaratmıştı. Ama bu Robin Hood da diğerleri gibi sistemi yaşatmaya çalışıyordu. Kendinin üstüne gittiği konular kapanıyor, insanlar değişiyor ama sistem aynı kalıyordu.
Robin Hood’luğu daha ileri götüren Dündar kendini sistemin bir parçası yaptı; yargıç oldu. Ağzından hiç düşürmediği demokrasiyi çiğneyip hakim koltuğuna oturdu. Şunu unutuyordu Dündar, demokrasilerde kuvvetler ayrılığı vardır ve bağımsız çalışırlar. Ama yaptığı bir programda, aydınlanmamış cinayetleri polisten aldığı bilgilerle drama olarak yayınlayıp katili bulmaya çalışıyordu. (Bunu da sanırım ABD ziyaretlerinin birinde orada görmüştü. Çünkü altı ayda bir ABD’ye gidip oradaki programları inceliyor ve Türkiye’de bunları uyguluyordu. Burada da bir noktayı kaçırıyordu Dündar; bir olay drama olarak yayınlanırsa iyi ve kötü ayrımı yapılmış olur. Drama kullanılan mekan, oyucular, kostüm, ışık olayı saptırabilir. Haksız olarak, olayın içinde olmayan, yanlış deliller yüzünden birileri itham altında kalabilir. Bu da en başta insan haklarına aykırıdır.
Bununla da kalmadı Dündar. Cinayetler ve ölüler üstünden para kazandı. Aydınlanmış cinayetleri drama haline getirip katili bulanlara para vermeye başladı. Halkın avukatı Robin Hood, hakim Robin Hood hakim olmuştu. Şimdi de Dündar özel yaşamlara müdahalelerde bulunmaya başladı. Magazin basınını TV’ye taşıyan Dündar yatak odalarına girmeye başladı. Siz siz olun kapılarınızı sıkı sıkı kapatın, sizin odalarınıza da girebilirler.