HEP'li olmak

İsmail Beşikçi

Günümüzün en zor işlerinden biri HEP’li olmaktır. “Faili meçhul” denen, fakat failleri tastamam bilinen cinayetlerin çok büyük bir kısmı HEP’lilere yöneliktir. HEP üyelerine, HEP görevlilerine, gerek Türkiye’de gerek Kürdistan’da çok büyük baskılar yapılmaktadır. HEP’in çeşitli kademelerinde görev alan yüzlerce kişi, kontrgerilla tarafından veya kontrgerillaya yakın, onunla işbirliği içinde olan odaklar tarafından katledilmiştir. HEP il ve ilçe binaları saldırıya uğramakta, tahrip edilmektedir. HEP’li milletvekilleri bin bir türlü tehdit ve baskı altındadır. Devlet güçleri HEP yöneticilerinin konuşmalarını, HEP’in yaptıklarını, ettiklerini en ince teferruatına kadar izlemeye, öğrenmeye çalışmaktadır. HEP yöneticileri devletin yoğun ve yaygın bir gözetimi ve denetimi altındadır. Yöneticiler, görevliler, devamlı gözaltı, tutuklama ve dava tehdidiyle karşı karşıyadır. HEP milletvekillerinin her konuşması üzerine Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı idam istemiyle soruşturma başlatmaktadır. HEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM’ye fezleke göndermektedir. HEP’ten daha küçük sayılarla TBMM’de temsil edilen partiler radyoda ve TV’de yer alabildiği halde, HEP bu ve benzer olanaklardan yararlanamamaktadır. HEP Anayasa Mahkemesi’nce kapatılma tehdidi altındadır.

Kürt olmak, HEP’li olmak, Özgür Gündem, Yeni Ülke, Azadi gibi gazetelerde muhabir olmak çok zor bir iştir. Fakat, bu görevler, bu işler çok zor olduğu kadar da onurludur. Kürtler artık, her türlü baskıya ve devlet terörüne rağmen bu zor görevlerin üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Bu görevleri ifa ederken karşılaştıkları bütün riskleri de göğüsleme gayreti içindedir.

HEP bir örgüttür, bir siyasal partidir, emekçi halkın örgütüdür. Kürt sorununun çözümü konusunda öneriler sunmaya çalışmaktadır. HEP’in Kürt sorununa çözüm önerileri de farklıdır. Başta emekçi kesimler olmak üzere Kürt halk yığınları, HEP’e büyük bir sempati ile bakmaktadır, HEP tarafından örgütlenmeye çalışmakta, mevcut örgütü güçlendirmeye ve yaygınlaştırmaya gayret etmektedir. Devlet Kürt halkının örgütlenmesinden büyük bir rahatsızlık duymaktadır. Zira örgütlenme, Kürt halkının maddi ve moral gücünü artırmaktadır. Örgütlenme, Kürt halk yığınlarında tarih bilincinin ve toplum bilincinin gelişmesinde, ulusal bilincin derinleşip yaygınlaşmasında çok büyük rol oynamaktadır.

25-30 sene öncesine kadar, Kürtleri yönetmek, Kürdistan’ı yönetmek çok kolaydı. Çünkü Kürtlerin ciddi bir örgütlülüğü yoktu. Örgütlenme bilinci de yoktu. Bu örgütsüzlük içinde, Kürtlerin herhangi bir siyasal talebi de yoktu. Kürtler, Türkiye’de, Kürdistan’da, Ortadoğu’da, dünyada toplumsal ve siyasal statüleri konularında herhangi bir bilince de sahip değillerdi. Kürt halk kitleleri arasında, Kürt aydınları arasında Kemalizmin çok büyük bir etkisi vardı. Karakollar, Kürdistan’da köylerden ve kasabalardan önce Kürt insanlarının zihinlerinde kurulmuştu… Böylesine örgütsüz, toplum bilincinden ve tarih bilincinden yoksun bir halkı yönetmek kuşkusuz çok kolaydır.

Bu tür ilişkilerin geleneksel bir toplumu göstermediği besbellidir. Böyle bir toplum yapısında modern değerlerin oluşması da mümkün olmamaktadır. Toprak sahipleri, şeyhler, aşiret reisleri çok önemli sadakat odakları olarak belirmektedir. Sömürgeci devlet de, birincil bağlılıklar denen bu bağlılıkların çözülmesini hiçbir zaman istememekte, bu geleneksel feodal kurumları ayakta tutabilmek için çok büyük bir çaba harcamaktadır. Geleneksel ilişkiler, “ailenin şerefi”, ailenin namusu” gibi bazı değerler oluşturmaktadır. Bunlar hep ırkçı ve sömürgeci yönetimin çıkarlarını koruyan değerler olarak işlev görmektedir.

Çünkü birincil bağlılıklar, özellikle yoksul köylülerin kendi çıkarları aleyhine bir biçimde koşullanmalarına, kendi çıkarları aleyhinde tavır ve davranışta bulunmalarına neden olmaktadır. Birincil bağlılıklar yoksul köylülerde, ulusal bilincin gelişmesine engel olduğu gibi sınıf bilincinin gelişmesine de engel olmaktadır. Birincil bağlılıkların zayıflaması, çözülmesi, yıkılması, topraksız ve az topraklı yoksul köylülerde, ulusal bilincin ve sınıfsal bilincin gelişmesini ve yükselmesini getirmektedir. Birincil bağlılıkların zayıflaması, yıkılması, geleneksel toplum yapısını da çözmektedir. Bundan dolayı sömürgeci devlet, sömürge ülke içerisinde çok önemli bir ayağını kaybetme durumuyla karşı karşıyadır. Bu, halk hareketinin yükselmesi anlamına gelmektedir. Zira birincil bağlılıkların zayıflaması, giderek yıkılması, özgürleşme sürecini kendiliğinden getirmektedir. Geleneksel toplumlarda, özgürleşmenin, demokratikleşmenin dinamiklerini ararken birincil bağlılıkların üzerinde önemle durmak gerekir.

Son on yıl içerisinde, Kürt toplumunun siyasal ve ideolojik görüşlerinde Kürtlerin kendilerini, komşu halkları, Ortadoğu’yu ve dünyayı kavrayışında çok büyük değişmeler oldu. Kürt toplumunun siyasal kültürü, değer yargıları kökten değişti. Kürt insanlarının zihinleri allak-bullak oldu. Zihinlerde resmi ideolojinin kurduğu karakollar birer irer yıkılmaya başladı. Birincil bağlılıklar dediğimiz bağlılıklar yıkılıyor. Bu süreçte ağalık, şeyhlik, aşiret reisliği gibi kurumlar, bin bir türlü maddi ve manevi rüşvetle devlet tarafından ayakta tutulmaya çalışılıyor. Birincil bağlılıkların zayıflamasıyla ve çözülmesiyle, yoksul Kürtlerin ve özgür Kürtlerin hareketi yükseliyor. “Ailenin şerefi”, “ailenin namusu”, “aşiretin şerefi” gibi geleneksel değerler çözülüyor. Sömürge bir ülkede bu tür değerlerin korunamayacağı, sömürgeci devletin, sömürge halkın bu temel değerlerine her zaman saldıracağı, insanları aşağılamak, düşürmek için her yöntemin kullanılacağı bilinci gün geçtikçe yaygınlaşıyor. “Ulusa bağlılık”, “ulusun özgürlüğü”, “vatana bağlılık” “ulusun onuru”, “ülkenin bağımsızlığı”, “kadının özgürlüğü” gibi yeni değerler, modern değerler oluşuyor. Kısaca söylersek, Kürt halkı ulusal ve demokratik haklarının gasp edildiğinin bilincine varmıştır. Bunları yeniden kazanmanın mücadelesi içindedir.

Hızlı, yoğun, yaygın toplumsal ve siyasal değişmenin oluşmasında gerilla hareketinin çok büyük rolü olduğu besbellidir. Başka bir deyişle, PKK’nin düşüncesini ve eylemini gözlerden ve dikkatlerden uzak tutmak mümkün değildir. Bunu, gerilladan önce hiçbir şey yoktu biçiminde anlamamak gerekir. Kürt bilgesi Musa Anter’in derin bir kavrayışla belirttiği gibi, gerilladan önceki hareketler, Kürt sorununu, eksilerden sıfıra kadar getirebildiler. Kürt hareketini sıfır noktasından sonra yükselten gerilladır., bunda kuşku yok. Kürt bilgesi Musa Anter’in bu kavrayışı neyi gösterir? Kürt sorununun çok zor bir sorun olduğunu gösterir. Kürt toplumu dünyada eşi menendi bulunmayan bir hak gasbıyla karşı karşıyadır. Bu bakımdan, gasp edilen hakları kazanmak için çok ağır bedeller ödemek gerekmektedir… Temel sorun elbette, Kürdistan2ın bölünmesi, parçalanması ve paylaşılmasıdır; bunun ortaya çıkardığı sonuçlardır. Bölünmeyi, parçalanmayı ve paylaşılmayı kolaylaştıran toplumsal yapılar, moral değerler kuşkusuz incelenmelidir.

HEP’in kurulmasını ve örgütlenmesini de bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Gerillanın açtığı bu alanda başka siyasal ve kültürel hareketler de örgütlenmeye başladı. Gerilla devlet tarafından tıkanmış kanalların çoğunu fiilen açtı, açıyor.

Konunun başka bir yönü de Türk basını, HEP ve PKK ilişkilerinin incelenmesidir. Bunun da ayrı bir yazıda incelemek gerekir. Yalnız, HEP ile ilgili duygu ve düşüncelerimizi bir kere daha ifade etmekte yarar görüyoruz. Yaşadığımız şu günlerde HEP’li olmak çok zor bir iştir. HEP’li olmak zor olduğu kadar da onurludur. Bin bir türlü zorlukları aşmaya, tehditlerin üstesinden gelmeye, riskleri göğüslemeye çalışan on binlerce kişinin olması, Kürt ulusunun, üzerine örtülen karanlıkları yırttığının, ayağa kalktığının en somut göstergesidir.