Türk pop müziğini 'argo' kurtardı

Halis Hayırlı – Metin Sever

1980 yılından itibaren büyük krize giren Türk pop müziğini şu günlerde “argo” yazılmış parçalar kurtarıyor. Son günlerde satış rekorları kıran Türk pop müziği parçaları arasında; “Şov Yapma”, “Faka Bastın”, “Ayıpsın”, “Hey Corc” gibi şarkılar yer alıyor.

Türk pop müziğini “argo” yazılmış parçalar ayakta tutuyor. 1980 yılından sonra büyük krize giren Türk Pop müziği, son günlerde büyük satış rekorları kırmasını “argo” yazılmış parçalara borçlu.

Özellikle Aysel Gürel tarafından yazılan bu parçalar kısa zamanda “hit” olabiliyor. Büyük talep gören bu parçalarda duygu ve anlam ifadesi bulunmazken günlük yaşantımızda sık sık kullandığımız ve değişik anlamlara gelen sözcükler yer alıyor.

Şu anda en çok satan kasetlerde yer alan argo sözlü parçalar arasında “Şov Yapma”, “bana Müsaade”, “O Ye”, “35’e Bakla”, “Faka Bastın”, “Ayıpsın”, “Oynatmaya Az Kaldı”, “Hey Corc” gibi parçalar bulunuyor. Türk pop müziğinde Sezen Aksu ile başlayan bu moda, Sezen’in yetiştirmiş olduğu Aşkın Nur Yengi ve Sertap Erener ile sürerken eski sanatçılar da bu argo parçalara ayak uydurdu.

Kasetçiler son günlerde kaseti çok satılan sanatçı ve parçalarını şöyle sıraladılar: Nilüfer: “Şov Yapma”, “Dokun Bana”, Sertap Erener: “O Ye”, ve “Sakin Ol”, Aylin Livaneli: “Bana Müsaade”, Zerrin Özer: “35’e Bakla”, Emel: “Faka Bastın” ve “Gösterdi”, Hakan Peker: “Hey Corc”, Aşkın Nur Yengi: “Ayıpsın”, Harun Kolçak: “Müptelayım Sana”, Nazan Öncel: “Bir Hadise Var”, Seyyal Taner: “E Ne Olmuş Yani” ve “Eli Kulağında”, Barış Manço: “Ayı”, Mazhar-Fuat-Özkan: “Aganigi” ve “İdare Edip Gidiyoruz”.

Roman, öykü ve şiir kitaplarının ikinci baskıyı zor yaptığı günümüz koşullarında bir kaset yüzbinlerce satıyor. Argo sözlü kasetlerin satışı ise daha da fazla. Müzik ve edebiyat dünyasından kişiler bu sosyolojik olguyu değerlendirdiler.

Özdemir İnce: Her şeyin müşterisi var. Üretilenin kalitesine bakıp müşterinin kalitesini görebiliriz. Bu memlekette sosyologlar ne yapıyor? Hasta bir toplum var. Özellikle yaşı 30’un altında olanlar için ciddi endişelerim var. Asla birey olamamış, birey olma ihtimali olmayan kitlenin sürü ruhu içinde yaşayan bir toplum… bunları dinlerken kolayca tatmin oluyor, dans ediyor; zihinsel faaliyet göstermesine gerek yok. Zaten bunlar rap türü müzik ve rap müziği, Amerikan toplumunun en zavallı kesiminin müziğidir.

Hulki Aktunç: Koskoca ülkeyi bir ilkokul zannedip kendisini de başöğretmen yerine koyan insanlar var. İnsanlar şu filmi görmeli, şu şarkıyı dinlemeli, şu kitabı okumalı diyen başöğretmen bozuntuları bunlar. Bu bozuntular iletişim kanallarının yayın programlarını, yayın politikalarını saptayıcı durumdalar. Bunlar tabii ki kitlede bir tepki yaratıyor. Kitle kendisinden saklanılmak istenen şeyi büyük bir coşku ile salıyor. Orada sorulması gerek soru şu: Can Yücel’in kitabı beş bin satmazken onun şiirinden yapılmış kaset nasıl oluyor da 800 bin satıyor? Bizim dilimizin balı her şeyde olduğu gibi argo ve küfürde de vardır. Argo bu dilin bir parçası ve kolayca çöpe atılamayacak bir parçası. Bu soruyu 800 bin kaseti alanlara soruyorum. Onlar da kendilerine gelsin artık. Boş zamanlarımda kitap ve müzik dinlerim.

Ümit Gültekin (A.Ü. Öğretim Üyesi ve Sanat Tarihi Uzmanı): 12 Eylül’den sonra insanlar depolitize oldular. Bir takım duyguları (bunlar türlü konularda olabilir) zararsız, suya sabuna dokunmayan biçimde gidermeye çalıştılar. Bunun en tipik örneği kitlelerin büyük spor kulüplerinin galibiyetleri sonucunda akın akın sokaklara dökülmeleri ve gösteri yapmalarıdır. Sevinci böyle bir yolda dışa vururken; kederi, hüznü ya da acıyı onlar yerine söze döken müzik türlerini de bu duyguların tatmininde kullandılar. Dikkat edilirse bu tür müziklerin tümü sözlü müzikleridir ve sözün verdiği mesajla müziğin verdiği mesaj aynı paralellikte değildir.

Ünsal Oskay: Sıradan insan için anlaşılması zor bir toplumsal realite ile karşı karşıya. Bu insanlara, bugün mutluluğa erişebilmek için kimseden utanmamayı ve kimseye acımamayı söylemekten öte bir yol gösteren yok. İnsanın rasyonel bir boyutu var. Kendine söylenen bu yolun aynı anda herkesi kurtarmaya yetmeyeceğini görüyor. Sonuçta “nehazet”, eski insana saygı uzunca sayılabilecek gelecek için çalışıp birikim sahibi olma tavrı artık geçerli değildir. Bu durum bir kaçış, “ciddi” sayılan şeylerin horlanıp dışlanması ve hayatın sınanması mümkün olmayan ussallık dışı beklentilerine bağlanmayı getiriyor. Böylece kültür hayatında bilgilenme ve hayatı dönüştürücü eylemlerde bulunma yerine, verili durumu tam olarak benimsemek olmasa bile onun içinde eğlenime dönüşen hayat pratikleri başat duruma geçiyor. Yaşananı realiteye dönüştürebilecek insanın içine ve dış dünyasına yönelik gerçek eylemler bulunmaktan alıkonulan genç insan, bedenindeki eylem yeteneğini hızlı ritimlere dayanan yeni danslarla dışa vurmaya; böylelikle, hem kendisine hem de başkalarına canlı olduğunu göstermeye çalışıyor. Bedensel eylemi canlı tutmak kolay; zihnimizin eylem yeteneğinin canlı tutmak ise dış gerçeklikle etkileşimde bulunmayı gerektiriyor. Genç insan için bu yol giderek kapanıyor. Onlar da kendilerini ifade etmekten alıkoyan realitenin karşısında “kayıtsızlık” gibi görünen hem kendine yönelik hem dış gerçekliğe yönelik hor görmeye yöneliyorlar. Argo yaşanan toplumsal realitenin dönüştürülmesine yarayacak içerikte kullanıldığında kuşkusuz olumlu bir söylem biçimidir. Ama bunlar çok ciddi insan sorunlarını, çok ciddi siyasal sorunları, genç insanın ilgilenmeyebileceği şeyler olarak gösteriyor. Bu müziğin yaygınlaşmaya başlaması şu açıdan önemli: Yaşadığımız realite, özellikle genç insanlar için gittikçe zorlaşıyor ve acımasızlaşıyor. Ama ben insanın hiçbir zaman yaşadığı realiteye kayıtsız kalabileceğine inanmadığım için bunların geçici şeyler olduğunu düşünüyorum.