İşçilerin belgeselini çeken fotoğrafçı

Mehmet Özer, son beş yıldır sadece işçi fotoğrafları çekiyor. Kendisini işçilerin finanse ettiğini belirten Özer, Ankara DGM tarafından “cansız resimleri canlandırarak halkı isyana teşvik etmekten” suçlu bulunmuş.

Serdar Çaycıoğlu

Zonguldak maden işçilerinin Ankara yürüyüşü, kömür ocakları faciası… Bütün bunlar fotoğraf sanatçısı Mehmet Özer’in görüntülediği işçi eylemi, direniş ve faciaların yalnızca birkaç tanesi. Son beş yılını işçileri görüntülemeye ayıran Özer’i yalnızca işçiler finanse ediyor. Özer fotoğraflarını metalaştırmamak için kesinlikle satmıyor.

Geçtiğimiz aylarda Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin “cansız resimleri canlandırarak halkı isyana teşvik etmekten” suçlu bulduğu Özer, fotoğraf anlayışını “fotoğraf haykırmalı, insanları irkitmeli” cümlesiyle özetliyor. Özer, sanat yaşamını, anlayışını şöyle dile getirdi:

“Genel olarak işçi belgeseli çekiyorum denebilir. Fotoğraf yaşamın türkülerinden söz etmeli. İşçi ve emekçilerin özgürlük ve sosyalizm özlemini haykırmalıdır. Fotoğraf, yaşarken haykırmalı, bakanların irkilmelerini sağlamalıdır.”

Özellikle, İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin Ankara’ya yaptıkları ölüm yürüyüşünün sonlarına doğru çektiği sakalları buz tutan işçi fotoğrafları ve Paşabahçe direnişi görüntüleri bu savlarını kanıtlıyor.

Özer, Ankara Fotoğraf Sanatçıları Grubu (AFOD) üyesi olduğunu belirtirken Ankara DGM’nin fotoğraflarını yargılaması olayını şöyle anlattı:

“Geçtiğimiz yıllarda çektiğim fotoğraflar yüzünden Ankara DGM’de hakkımda dava açıldı. Mahkeme, cansız resimleri canlandırarak halkı isyana teşvik suçundan bana ve diğer AFOD’lu arkadaşlarıma üçer ay hapis cezası verdi. Bu arada polisler, fotoğraf makineme ve projeksiyonuma el koydular. Yaklaşık 300 slaytım yok edildi. Bunlardan sonra, Karabük Demir Çelik işçileri aralarında beş milyon lira toplayarak bana yeni bir fotoğraf makinesi aldı. Ankara banka emekçileri ise yeni projeksiyonumu oluşturmama katkıda bulundular. Bir anlamda, fotoğrafların çekimi bana, üretimi işçilere aittir.”

Mehmet Özer, her fırsatta işçilerin kendisine yaptığı katkılardan bahsediyor.

İnsanların daha önceleri fotoğraf sanatına gerekli önemi vermediğini, ancak bunun yavaş yavaş kırıldığını belirten sanatçı “Fotoğraf benim çevremde politik ajitasyon olarak tanımlanıyor ve eksik değerlendiriliyordu. Fakat insanlar, verdikleri politik savaşın bir cephesinin de sanat olduğunu ve bu kısmın da altının doldurulması gerektiğini yeni yeni anlıyorlar. Ben çektiğim fotoğraflarla savaşımın sanat yönünü yürütmeye çalışıyorum.” diyor.

Dikili Festivali çerçevesinde düzenlenen İnsan hakları Gecesi’ne de katılan Mehmet Özer’in slayt gösterisi izleyicilerin zaman zaman suskunluğunu zaman zaman da slogana varan coşkusuna yol açtı.